Birkaç Söz
Herkes
gibi ben de dedelerimi merak ediyor, büyüklerimize soruyordum. Sonra gördüm ki
dinlediklerimin hepsi aklımda kalmıyor ve büyüklerimiz de teker teker Allah’ın
geniş rahmetine kavuşuyorlar. Ayrıca bizden sonraki nesil daha çok gurbette
büyüyor ve bunları birbirleri ile irtibatları da doğal olarak hayli kopuk.
Bu durumda
öncekilerden dinlediklerimi olabildiğince sistemli bir hale getirmeye ve
Yaranoğulları’nın geçmişini ve bugününü tespit etmeye karar verdim. 1998
yılında çoğunu yakınlarına sorarak ölmüş ve hayatta olan bütün yakınlarımızı
liste haline getirdim. Hacı Mustafa Ağa’dan başlayarak herkese bir numara
verdim. Her kesin numarasının rakam sayısı Hacı Mustafa Ağa’ya göre o kişinin
kaçıncı nesil olduğunu gösteriyor. Son rakam onun kardeşler arasında kaçıncı
çocuk olduğuna işaret eder. Bilhassa ilk nesillerde bu bakımdan sağlıklı bir
tespit yapabildiğimi söyleyemem. Bir kişinin numarasının son rakamı
kaldırılırsa babası, bir daha kaldırılırsa dedesi, bir daha kaldırılırsa
dedesinin babası bulunur ve sistem böyle işler. Bir örnekle açıklayalım:
1212162
:Cüneyt
121216
:Cafer Sadık
12121
:Şükrü
1212
:Mahmut
121
:Ali Efendi
12
:Hacı Ali
1
:Hacı Mustafa Ağa.
Bu sistem
sayesinde Cüneyt sırası ile dedelerini bulabilir.
1998’den
sonra da zaman zaman haberdar olduğum bazı doğum ve ölüm olaylarını buraya
kaydettim. Fakat herkesi tespit etme gibi bir çabam olmadı.
Yaranoğullarına mensup kızlarla evlenen ve mahallemizde ikamet eden, “Yaran”
soyadı taşımayan birkaç aileyi de aynı mekanlarda birlikte büyüdüğümüzü dikkate
alarak listeye dahil ettim.
Yeni
neslin bu listeyi daha da geliştirmesi temennisi ile ölmüşlerimize Allah’tan
rahmet ve hayatta olanlara da sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir ömür
diliyorum.
Rahmi Yaran
22.05.2001
Üsküdar/İstanbul
GİRİŞ
YARANOĞULLARININ TARİHİ KÖKENİ VE BİLİNEN EN ESKİ DEDELERİ
Ordu ili
Fatsa ilçesi Korucuk (eski adı Kavraz) köyünde ikamet etmekte olan
Yaranoğullarının bilinen ilk dedeleri Hacı Mustafa Ağa’dır. Daha öncesine dair
farklı fakat birbirinden çok uzak olmayan bilgiler veya rivayetler vardır.
Tesbit edebildiklerim şunlardır:
a.
Yaranoğulları’ndan Halil oğlu Mehmet Yaran’ın anlattıkları:
Derviş
Ağa’nın üç oğlundan biri olan Mustafa, Yaranoğulları’nın dedesidir. Mustafa’nın
oğlu Abdurrahman’dır. Abdurrahman’ın hanımı da Hatice’dir. Bu Abdurrahman’ın
oğlu, (bu kitapçıkta bir -1- numara ile anlatılan) Hacı Mustafa Ağa’dır.
Buna göre
Hacı Mustafa Ağa’nın babası, es-Seyyid Abdurrahman Efendi; onun babası Mustafa
ve Mustafa’nın babası da Derviş Ağa’dır.
b.
Serdaroğulları’ndan Nizami oğlu Abdullah’ın anlattıkları:
Yaranoğulları’nın ve Serdaroğulları’nın aslı, Özbekistan kökenli olup Malazgirt
savaşına katılmış bir ailedir. Malazgirt savaşından sonra önce Erzurum
Horasan’a yerleşen aile, kısa bir süre orada kaldıktan sonra Trabzon’a bağlı
Sidiksa’ya yerleşti (Sidiksa şimdi Vakfıkebir’e bağlı olup yeni adı
Çayırbağı’dır). Bu aile içinden olan üç kardeşten biri Trabzon’da kaldı. Diğer
kardeşlerden biri Fatsa’ya, biri de Adapazarı’na yerleşti. Fatsa’ya gelen
Süleyman Derviş Ağa’dır. Derviş Ağa’nın üç oğlu olup biri, Yaranoğulları’nın
aslı olan Seyyidi Mustafa’dır. Diğer oğullarından biri Seyyidi Ali olup köyde
Rıza’nın Aliler, Kartallar ve Hayrullah’ın Kemallar diye bilinen ailelerin
dedesidir. Derviş Ağa’nın oğullarından Seyyidi Mahmut da diğer
Serdaroğulları’nın (Mehmet Ağa’lar, Nafisler) dedesidir. Yaranoğulları’nın
dedesi olan Derviş Ağa oğlu Seyyidi Mustafa’nın oğlu Abdurrahman Efendi’dir ve
onun Yapraklı köyünde köşkü vardır. Ayrıca Ali Osman Efendi adında biri de bu
Abdurrahman Efendi’nin oğlu veya kardeşidir.
Buna göre
de es-Seyyid Abdurrahman Efendi’nin babası Seyyid Mustafa; onun babası da
Süleyman Derviş Ağa’dır.
c.
Yaranoğulları’ndan Mustafa oğlu Hicabi Yaran’ın anlattıkları:
Rivayet
edildiğine göre Şam’dan iki kardeş gelir. Biri Bursa’ya, diğeri Fatsa’nın
Kavraz köyüne yerleşir. Buraya ilk gelen kişi es-Seyyid Osman veya es-Seyyid
Abdurrahman’dır. Bu hususta kesin bilgi yok .
d.
Çocukluğumdan beri çeşitli vesilelerle babamdan ve başkalarından dinlediklerim:
Derviş
Ağa’nın, bugün Evliya Yanı denilen yerde, Saydere yolunun, Serdaroğlu
mahallesine giden yoldan ayrıldığı kısımda köşkü vardı. Derviş Ağa, bu bölgenin
yönetiminden sorumlu bir kişi idi. (Çocukluk yıllarımda yol yapılırken bu
kısımda bir kuyuya rastlandı. Kuyuda bir kılıç veya kama bulundu. Bir süre açık
kalan bu kuyu daha sonra kapatıldı. Şimdi yolun güzergahı bir miktar değiştiği
için yeri, bahçe içinde kaldı.) Derviş Ağa’nın oğullarından biri, insanlarla
çok iyi dostluk münasebetleri kuruyor, yârenlik ediyordu. Yaranoğulları, onun
soyundan gelmekte ve bu ismi ondan almaktadır. Giresun’da da başka bir Ağa
vardı. Bir gün Giresun’daki Ağa’nın davetlisi iken, Derviş Ağa’ya kalleşlik
yapılır ve orada öldürülür. Daha sonra Derviş Ağa’nın oğullarından birisi
komutasında birlik kurulur ve intikamı alınır. Bu birliğin komutanı (serdarı)
olan oğul da Serdaroğulları’nın dedesidir.
Xxx
Öyle
anlaşılıyor ki Derviş ağa denilen kişi bir kişi değil. Yahut da bir çok kişi
ismi ile birlikte “derviş” lakabına sahip ve onlar mesela Süleyman Derviş Ağa,
Abdullah Derviş Ağa gibi isimlerle anılıyorlar.
Diğer
taraftan kökleri Orta Asya Türk kültürüne dayanan veya åhilikle bağlantılı
olarak Anadolu’da ortaya çıktığı söylenen bir Yârân kurumundan
bahsedilmektedir. Farsça’da “yâr”, dost, arkadaş demektir. Yârân da bunun
çoğulu olup dostlar, arkadaşlar anlamında kullanılır. Kelimenin ayrıca
dilimizde Yâren şeklinde kullanılışı da vardır ve bu kullanımda kelime, bir
nevi tekil anlam kazanmıştır. Yârenlik; dostluk, yakın arkadaşlık, şakalaşma,
muhabbet gibi anlamlarda kullanılır. (Bir kurum olarak Yârân ve özellikle
Çankırı Yârânı için bk. Prof. Dr. Mahmut Tezcan, Çankırı Yârân Sohbetleri,
Ankara 1980, Kültür Bakanlığı Yayınları, Toplam 86 sayfa).
Özetlersek,
Yaranoğulları’nın Hacı Mustafa Ağa’dan önceki dedeleri muhtemelen şöyledir:
Süleyman Derviş Ağa, onun oğlu Seyyid Mustafa, onun oğlu es-Seyyid Abdurrahman
Efendi, onun oğlu Hacı Mustafa Ağa.
Bu
kitapçıkta Hacı Mustafa Ağa (1) numaralı kişidir ve bugünkü Yaranoğulları’nın
tamamı onun soyundan gelmektedir. Hacı Mustafa Ağa’dan bahsetmeden önce
muhtemelen onun babası olan Abdurrahman Efendi hakkında bilgi verelim:
BOLAMANLI
es-SEYYİD ABDURRAHMAN EFENDİ
Hacı
Mustafa Ağa’nın babası (veya dedesi)dir. Kavraz mezarlığında medfun olup, mezar
taşında şunlar yazılıdır: Bolamanlı es-Seyyid Abdurrahman Efendi, sene 1214
(Miladî 1800).
Üzerinde
“Bolamanlı es-Seyyid Abdurrahman Efendi” yazılı 200 senelik bakır bir lenger
Memiş Yaran ailesinde iken 1946’da hurda olarak satılmış. Aynı şekilde üzerinde
“Sahibi, Seyyid Abdurrahman Efendi, 1177” (miladî 1764) yazılı bir lenger de
İbrahim oğlu (Çakır) Ahmet Yaran’da bulunmaktadır.
Üzerinde
“Sahibi, Seyyid Osman, 1177” (miladî 1764) yazılı bir tas da babamda idi, oğlum
Fatih Yaran’a verdi. Bu tasın Kayseri yapısı olduğu ve Osman tarafından, hacca
giderken Kayseri’de yaptırıldığı söylenmektedir. Bu Osman’ın, Abdurrahman
Efendi’nin kardeşi veya oğlu olması muhtemeldir.
Abdurrahman
Efendi’nin hanımı Hatice Hatun’dur. (Hatice Hatun’un tahmini doğum tarihi 1800,
ve yine tahmini ölüm tarihi 1840 denmekte ise de Abdurrahman Efendi’nin ölüm
tarihi 1800 kabul edilirse bu iki tesbit arasında çelişki vardır. Tarihler
hususunda ihtiyatlı olunmalıdır). Hacı Mustafa Ağa muhtemelen Abdurrahman
Efendi’nin oğludur. Abdurrahman Efendi’nin bir de kızı vardır ve bu kız,
Yenipazar’da memur olan Sürmene’li bir kişi ile evlenmiş. Bu kızın, Zeyneti
adında bir kızı olmuş ve Zeyneti, Hacı Mustafa Ağa oğlu Hacı Ali ile evlenmiş.
Bu durumda Hacı Ali, halasının kızı ile evlenmiş oluyor. Zeyneti’nin bir de
Mehmet isimli kardeşi varmış ve Hacı Ali’nin çocuklarının öz dayısı olan bu
kişiye “Bey Dayı” diyorlarmış. Aynı zamanda Hacı Mustafa Ağa’nın yeğeni (kız
kardeşinin oğlu) olan Bey Dayı’nın mezarı Kavraz’dadır.
Abdurrahman
Efendi, güzel yazı yazar imiş. Kendi el yazması bir Kur’an-ı Kerim’in Kale’de
Abdullah Bey’de olduğu söyleniyor.
Kavraz
mezarlığında, Abdurrahman Efendi’nin kabrinin kuzeybatısında 7 metre mesafede
Derviş Ağa’nın üç oğlunun mezarı var. Mezar taşlarındaki isimler ve tarihler:
-Derviş
Ağa’nın oğlu es-Seyyid Abdullah Ağa. Sene 1201 (miladî 1787).
-Derviş
Ağa’nın oğlu es-Seyyid Süleyman Ağa. Sene 1212 (miladî 1798).
-Derviş
Ağa’nın oğlu es-Seyyid Osman Ağa. Sene 1217 (miladî 1803).
Not: Bu
durumda yukarıda Abdullah Serdar’dan naklettiğimiz şecerede geçen Süleyman
Derviş Ağa, 1212’de vefat eden oğul olabilir. Fakat yine bu anlatıma göre
Süleyman Derviş Ağa’nın torunu olan Abdurrahman Efendi’nin vefat tarihinin 1214
(miladi 1800) olması, yani dedesinden iki sene sonra vefat etmesi dikkat
çekmektedir. Bir başka dikkat çekici nokta “sahibi Seyyid Osman” yazılı tasın
üzerindeki tarihin 1177 (miladi 1764) oluşudur. Belki de bu eşyalara onların
adları, bir başkası, mesela babaları tarafından yazdırılmıştır. Eğer üzerinde
“es-Seyyid Osman” yazan tasın hac yolculuğunda Kayseri’de yaptırıldığı kabul
edilirse aynı tarihi taşıyan lengerler de orada yaptırılmış olabilir ve belki
de hacca giden kişi onların babaları (veya dedeleri) olup, bunları oğullarına
hac dönüşü hediye olarak yaptırmıştır. Gerçi torunun, dedesine yakın bir
tarihte hatta ondan önce vefat etmesi mümkün ise de Abdurrahman Efendi’ye ait
bakır lengerin üzerindeki 1177 (miladî 1764) tarihine bakılırsa o, ölümünden 37
sene önce böyle bir lengere sahip olduğuna göre yine de 37 seneden fazla
yaşamıştır.
Yine orada
(Abdurrahman Efendi’nin mezarının yakınında) mezar taşından anlaşıldığına göre
Perşembeli Osman Ağa’nın kızı, Bolaman veznedarı Hüseyin Ağa’nın zevcesi olup
1214 (miladî 1800)’de vefat eden Rahime Hatun’un kabri var.
1. HACI MUSTAFA AĞA
İlk hanımı
Lâz kızı, ikincisi ise Harma’dan Boğluoğlu kızı (Zarife?) idi. Hanımının
(muhtemelen ilk hanımının) adı, Rahime Hatun.
İlk
hanımından olan çocukları: Abdurrahman Ağa (11) ve Hacı Ali (12) adında iki
oğlu, Zarife ve Dudu adında iki kızı var. Ayrıca Mehmet adında bir oğlu olduğu
da söylenmektedir.
İkinci
hanımından Zekiye ve Faika adında iki kızı var. Faika bekar olarak ölmüş.
Hacı
Mustafa Ağa, oğlu Hacı Ali’yi yanına alarak hacca gitti. Çok büyük kalabalık
bir kitle tarafından hacca uğurlandı. Hicaz’da, Mina veya Cidde’de vefat ettiği
için oğlu Hacı Ali hacdan tek başına döndü
Kızlarından
Zarife Hatun, Serdaroğulları’ndan Mehmet Ağa ile evlendi. Daha sonra da Zarife
Hatun’un kardeşi Abdurrahman’ın kızı olan Şehnaz Hatun, bu evlilikten olan
Serdaroğlu Mustafa Ağa (halasının oğlu) ile evlenecektir.
Hacı
Mustafa Ağa’nın, Boğluoğlu kızı ile olan evliliğinden olan Zekiye Hatun, diğer
kardeşlerinden küçük, hatta üvey yeğenleri yaşındadır. Anlatıldığına göre
Mustafa Ağa hacca giderken, hanımı kendisine (diğer çocukların büyüdüğünü,
kendi kızının küçük olduğunu ve kocasının başına bir hal gelirse bu çocuğun
mağdur olacağını) söyler ve ona yani Zekiye’ye arazi hibe etmesini ister. Bunun
üzerine, bugün Nafisler’in elinde bulunan yerleri Zekiye’ye verir. Bir başka
anlatışa göre Zekiye’ye ayrıca yer verme yoktur. Hacı Mustafa Ağa, hacda vefat
edince arazileri evlatları arasında taksim edilmiştir. Taksimde Osman Anızı
denilen arazi Abdurrahman Ağa, Hacı Ali ve Zekiye arasında üçe bölünmüş, o
zaman fundalık olan Armutluk taksime girmeden Abdurrahman Ağa ile Hacı Ali
tarafından ortak kullanılmıştır. Hacı Mustafa Ağa’nın diğer kızı Zarife ve
Dudu’dan söz edilmemektedir.
Not: Hacdan
Hacı Ali tek döner. Babası, hac dönüşü Cidde’de kalmıştır. Bir gün Kale
beyleri, haccını tebrik maksadıyla Hacı Ali’yi ziyarete gelir ve hanımı da
tepsi ve fincanları hazırlamış, misafirlere kahve takdim etmek üzere
gitmektedir. Onun bu tavrına, bir nevi kocasının dönmüş olmasından dolayı
neşeli oluşuna kızan Boğluoğlu kızı (üvey kaynana, Zekiye’nin annesi), tepsiye
vurur ve fincanlar kırılır. Durumu farkeden Hacı Ali, karısına; hiç bir şey
olmamış gibi davranmasını, yeniden kahve hazırlayıp ikram etmesini söyler.
|